Türk Futbolunda Hakemlik Sorunu
Türkiye Süper Ligi, son sürat devam ederken lige ilk 9 haftada Trabzonspor’un şahane performansı kadar hakemlerin kötü performansı damga vurdu. Birçok maçta hatalı olarak nitelendirilen kararların skoru ve oyunu etkilemesi nedeniyle takımların mağdur olduklarını belirttikleri hakemlik sorunu Türkiye futbol tarihinin değişmez bir problemi olmaya devam ediyor.
Özellikle 8. Haftada oynanan Çaykur Rizespor-Galatasaray ve 9. Haftada oynanan Trabzonspor-Fenerbahçe maçlarına damga vuran hakem kararlarıyla birlikte hakemlik sorununun çözülebilmesi adına futbol kamuoyunun önerileri ortaya çıkmaya başladı.
Hakem sorunları ülkemizde her maçtan sonra yeni ve yeniden hortlayan bir konu. Hem takımlar hem taraftarlar hem oyuncular hem de futbol yorumcuları son dönemde hakem kararlarından oldukça müzdarip.
Sonuç Değil Süreç Problem
Türkiye’de futbolun sorun yaşadığı her alanda olduğu gibi hakemlik sorununda da tüm futbol kamuoyu sürece değil sonuca odaklanıyor. Tartışmalı kararların alındığı herhangi bir maçtan sonra taraftarların hakem için istediği düdük astırma, hakemliğini bitirme gibi isteklerine yönetimler de aklı selim bir tavır göstermeden katılınca sorun bir hakem veya hakem grubundan kaynaklanıyormuş bir algı oluşuyor.
Ancak Türkiye’de futbol hakemliği bundan çok daha büyük bir sorun. TFF’ye bağlı olan MHK organizasyonunun baskı altında karar aldığı, MHK başkanı kimse onun tavrına göre hakemlerin tavrının değiştiği ve özellikle büyük takımların lobicilik faaliyetleri sayesinde istemedikleri hakemlerin birçoğunun o takımın maçına atanmadığı herkesin bildiği bir gerçek.
Futbolseverlerin diline pelesenk olmuş olan operasyon kavramı da aslında bu gerçeklerin sahada takımlara olumsuz olarak yansımasından öte gelen bir kelime olarak karşımıza çıkıyor. Futbol iklimimiz haftalar ilerledikçe o kadar sertleşiyor ve hakemler o kadar fazla konuşuluyor ki, her maç öncesinde taraftarlar atanan hakeme göre tavır alarak o hakemin niyetini okumaya başlıyor.
Bununla birlikte aslında Avrupa’nın 5 büyük liginde görev alan hakemler de hata yapıyor ancak hakem hataları sanki Türkiye’ye mahsus bir defoymuş bir anlayış Türk futbolunu şekillendiriyor. Hal böyle olunca da yabancı hakem, tek maçlık hakem gibi kısa vadeli öneriler gün yüzüne çıkıyor, tartışılıyor ve herhangi bir karara bağlamadan unutuluyor.
Hırsızın Hiç Mi Suçu Yok?
Peki, süreci etkileyen bunca problemin ardında hakemlerin suçsuz veya en az suçlu olduğunu ifade etmek mümkün mü? Futbol paydaşlarının yaptığı eleştirilere bakılırsa dozu bazen abartı olmakla beraber hakemler çok ciddi sert eleştirileri de hak ediyorlar.
Futbol düzeninin geneli ayırdıktan sonra hakemlik çerçevesinde sorun ele alınırsa bu problemin iki ortağı MHK ve hakemler olarak karşımıza çıkıyor. Ve bu iki ortağın ikisi de bir hayli suçlu.
Sadece 9. Haftada Cüneyt Çakır’ın Göztepe maçı ve Ali Şansalan’ın Trabzonspor maçında gösterdiği berbat performanslar dahi ne kadar hakemlerimizin ne kadar formsuz olduğunu gösterirken, hatalı kararlar verdikleri maçlardan sonra hakemleri uzun bir süre başka maçlara atamayan MHK da personellerine ne kadar güvenmediğini göstermiş oluyor.
Aslında tüm bunların ötesinde işi çok net bir şekilde özetleyen bir başka durum daha var. Türkiye futbolunda hakemlik o kadar kötü bir duruma geldi ve artık yetenekli, iyi hakem o kadar azaldı ki; geçtiğimiz sezonun son maçını yöneten Fırat Aydınus’un yaş haddinden emekli olmaması için kanun değiştirildi ve Fırat Aydınus’un hakem olarak devam etmesine karar verildi.
Her ne kadar isabetli bir karar olsa da en formda hakemimiz olan Fırat Aydınus’un 2015 senesinde FIFA kokartının iptal edildiği düşünüldüğünde durumun vahameti daha da anlaşılır hale geliyor.